SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L BUYU’

<< 960 >>

باب: تفسير المشبهات.

3- Şüpheli Şeylerin Açıklanması (Tefsiri)

 

وقال حسان بن أبي سنان: ما رأيت شيئا أهون من الورع، دع ما يريبك إلى ما لا يريبك.

Hassan İbn Ebî Sinan şöyle demiştir: Vera'dan daha kolay (rahat) bir şey görmedim. Seni şüphelendiren şeyi bırak, şüphelendirmeyeni al.

 

حدثنا محمد بن كثير: أخبرنا سفيان: أخبرنا عبد الله بن عبد الرحمن بن أبي حسين: حدثنا عبد الله بن أبي مليكة، عن عقبة بن الحارث رضي الله عنه:

 أن امرأة سوادء جاءت، فزعمت أنها أرضعتهما، فذكر للنبي صلى الله عليه وسلم فأعرض عنه، وتبسم النبي صلى الله عليه وسلم قال: (كيف وقد قيل). وقد كانت تحته ابنة أبي إهاب التميمي.

 

[-2052-] Ukbe İbnü'l-Haris r.a.'den şu rivayet edilmiştir: Zenci bir kadın gelerek Ukbe'yi ve hanımını emzirdiğini iddia etti. Bunun üzerine Ukbe durumu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bildirdi. Hz.Nebi yüzünü Ukbe'den çevirerek tebessüm etti ve "Sana böyle söylendiği halde sen nasıl evliliğine devam edersin?" buyurdu.

 

O sıra Ukbe, Ebu İhab et-Temîmî'nin kızı ile evliydi.

 

 

حدثنا يحيى بن قزعة: حدثنا مالك، عن ابن شهاب، عن عروة ابن الزبير، عن عائشة رضي الله عنها قالت:

 كان عتبة بن أبي وقاص، عهد إلى أخيه سعد بن أبي وقاص: أن ابن وليدة زمعة مني فاقبضه، قالت: فلما كان عام الفتح أخذه سعد بن أبي وقاص وقال: ابن أخي، قد عهد إلي فيه، فقام عبد بن زمعة فقال: أخي وابن وليدة أبي، ولد على فراشه، فتساوقا إلى النبي صلى الله عليه وسلم، فقال سعد: يا رسول الله، ابن أخي، كان قد عهد إلي فيه. فقال عبد بن زمعة: أخي وابن وليدة أبي، ولد على فراشه. فقال رسول الله صلى الله

عليه وسلم: (هو لك يا عبد بن زمعة). ثم قال النبي صلى الله عليه وسلم: (الولد للفراش وللعاهر الحجر). ثم قال لسودة بنت زمعة، زوج النبي صلى الله عليه وسلم: (احتجبي منه). لما رأى من شبهه بعتبة، فما رآها حتى لقي الله.

 

[-2053-] Aişe r.anha şöyle dedi: Utbe İbn Ebî Vakkas, kardeşi Sa'd İbn Ebî Vakkas'a "Zem'a'nın cariyesinin oğlu bendendir. Onu yanına al" diye vasiyette bulundu.

 

Mekke'nin fethedildiği yıl Sa'd İbn Ebî Vakkas onu yanına alarak: "Bu benim kardeşimin oğludur. Onu yanıma almamı vasiyet etti" dedi.

 

Bunun üzerine Abd İbn Zem'a kalkarak: "O benim kardeşim ve babamın ca­riyesinin oğludur. O, (anası) babamın döşekliği iken doğmuştur" dedi.

 

Bunun üzerine ikisi Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e müracaat ettiler.

 

Sa'd: "Ey Allah'ın Resulü o benim kardeşimin oğlu. Ölmeden onu yanıma almamı bana vasiyet etti" dedi.

 

Abd İbn Zem'a: "O benim kardeşim ve babamın cariyesinin oğludur. O, (anası) babamın döşekliği iken doğmuştur" dedi.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "O senindir, ey Abd İbn Zem'a buyurdu." Daha sonra da şöyle dedi: "Çocuk döşeğe (kimin yatağında doğduysa ona) aittir. Zina eden için ise mahrumiyet vardır".

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem daha sonra eşi Sevde binti Zem'a'ya: "Ey Sevde! Ona karşı örtün" buyurdu. Çünkü Hz. Nebi, çocuğun Utbe'ye benzediğini görmüştü. Bunun üzerine çocuk ölünceye kadar Sevde'yi göreme­di.

 

 

حدثنا أبو الوليد: حدثنا شعبة قال: أخبرني عبد الله بن أبي السفر، عن الشعبي، عن عدي بن حاتم رضي الله عنه قال:

 سألت النبي صلى الله عليه وسلم عن المعراض، فقال: (إذا أصاب بحده فكل، وإذا أصاب بعرضه فلا تأكل، فإنه وقيذ). قلت: يا رسول الله أرسل كلبي وأسمي، فأجد معه على الصيد كلبا آخر لم أسم عليه، ولا أدري أيهما أخذ؟. قال: (لا تأكل، إنما سميت على كلبك ولم تسم على الآخر).

 

[-2054-] Adîy İbn Hatim r.a. şöyle dedi: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e av'a atılan oku sordum. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Av'a keskin yeri isabet ederse av’ı ye. Ok enine isabet eder de avı öldürürse yeme, çünkü bu durumda o hayvan kafasına vurmak suretiyle ölmüş hayvan (gibidir)."

 

Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Ben ava köpeğimi gönderiyorum ve besmele de çekiyorum. Sonra köpeğimle birlikte avın yanında gönderirken besmele çekmeliğim başka bir köpek daha görüyorum. Avı hangisinin aldığını (avladığını) bil-niyorum. (Bu durumda avı yiyebilir miyim?)" dedim.

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Onu yeme. Çünkü sen yalnızca kendi köpe-\in için besmele çektin. Başka köpek için besmele çekmedin buyurdu."

 

 

AÇIKLAMA:     Nu'man İbn Beşîr'in rivayet ettiği hadiste "şüphelileri insanların çoğu bilmez’’ ifadesi geçmişti. Bu, bazı insanların bunları bildiğini gösterir. Buhari, şüphelilerden kaçınmak için bunların nasıl bilinebileceğini göstermek istemiş ve öncelikle bunu zapt-u rabt altına alan bir rivayet zikretmiş, sonra kaçınılması gereken şeylerin mertebelerini ortaya koyan hadisler zikretmiştir. Bunun ardından da kaçınılması müstehab olan şeyleri zikretmiştir. Daha sonra mekruh olan şeyleri bir konuyla yer vermiştir.

 

Bunu şöyle açıklayabiliriz: Bir şey aslen ya haram, ya mubahtır. Yahut da kendisinden şüphe edilir.

 

Birincisine örnek avdır. Av, şer’i usulle boğazlanmadıkça aslen haramdır. Ki­şi bunda şüphe ettiği zaman, kesin bir husus olmadıkça avın haram olma özelliği ortadan kalkmaz. Adiy İbn Hatim hadisi buna işaret etmektedir.

 

İkincisine örnek taharettir. Kişi abdest aldığında, yalnızca kesin olarak abdestini bozduğunu biliyorsa abdesti kalkar. İleride gelecek Abdullah İbn Zeyd hadisi ile buna işaret etmiştir. Bunun bir örneği de şudur: Bir kimsenin bir zevcesi ve kölesi olsa, bu kişi hanımını boşayıp boşamadığında ve kölesini azat edip etmediğinde şüphe etse bu şüphe dikkate alınmaz, bunlar onun olmaya devam eder.

 

Üçüncü kısım aslının ne olduğu kesin olarak bilinmeyen ve haramlık ile mübahlığı konusunda tereddüd edilendir. Bunun terk edilmesi daha evladır. Bir sonraki konuda gelecek olan hurma ile ilgili hadis buna işaret etmektedir.

 

Ebu Nuaym, bir başka yolla şunu rivayet etmiştir: Yunus İbn Ubeyd ve Hassan İbn Ebu Sinan bir araya geldi. Yunus "Vera'dan daha şiddetli bir şey tecrübe etmedim" dedi. Hassan ise "Ben ondan daha kolay bir şey tecrübe etmedim" dedi. Yunus: "Nasıl yani?" diye sordu. Hassan "Beni şüphelendiren şeyi bıraktım, şüphelendirmeyeni aldım, rahat ettim" dedi.

 

Bazı alimler şöyle demiştir: Hassan kendi makamına göre bu sözü söylemiş­tir. Onun sözünü ettiği terk (şüpheli şeyleri bırakmak), insanlardan pek çoğu için büyük zorluklar taşımaktadır. "Seni şüphelendiren şeyi bırak, şüphelendirmeyeni al" ifadesi; Tirmizî, Nesaî, İmam Ahmed, İbn Hibban ve Hakim tarafından Hasan İbn Ali aracılığıyla Hz. Nebi'in sözü olarak rivayet edilmiştir.

 

"Seni şüphelendiren şey" ifadesi "bir şeyden şüphe ettiğinde onu bırak" an­lamına gelmektedir. Şüphe edilen şeyi terk etmek, vera' konusunda büyük bir prensiptir.

 

Tirmizî, Atiye es-Sa'dî'den Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem sözü olarak şu­nu rivayet etmiştir: "Bir kimse, kendisinde sakınca olan bir şeyden sakınmak amacıyla kendisinde sakınca bulunmayan bir şeyi bile terk etmedikçe muttaki-lerden olamaz".

 

Hattabî şöyle demiştir: Şüphe ettiğin her durumda, vera'ya uygun olan onu terk etmektir. Vera’ üç kısımdır: Vacip (farz), müstehap ve mekruh. Farz olan, haramları yapmayı gerektiren şeylerden uzak durmaktır. Mendup (müstehap) olan, malının çoğu haram olan kimse ile iş yapmayı terk etmektir. Mekruh olan ise meşru olan ruhsatları, aşırıya gitmek suretiyle terk etmektir.

 

 

باب: ما يتنزه من الشبهات.

4- Şüpheli Şeylerin Hangilerinden Kaçınılır?

 

حدثنا قبيضة: حدثنا سفيان، عن منصور، عن طلحة، عن أنس رضي الله عنه قال:  مر النبي صلى الله عليه وسلم بتمرة مسقوطة، فقال: (لولا أن تكون صدقة لأكلتها).وقال همام: عن أبي هريرة رضي الله عنه، عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (أجد تمرة ساقطة على فراشي).

 

[-2055-] Enes r.a. şöyle demiştir:  Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem yere düşmüş bir hurmanın yanından geçerken şöyle buyurdu: "Bunun zekat hurması olması ihtimali olmasaydı onu yerdim".

 

Hemmam, Ebu Hureyre aracılığıyla Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den şunu rivayet etmiştir: "Bazen eve gittiğimde yatağımın üzerine düşmüş bir hurma görüyorum. Onu yemek için ağzıma götürdüğümde bunun zekat hurması olması ihtimali aklıma geliyor da bırakıyorum".

 

Tekrar: 2431

 

 

AÇIKLAMA:     Mühelleb şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu vera’ olarak (ihtiyaten) terk etmiştir, yoksa bunu terk etmek farz değildir. Çünkü temel prensip şudur: Bir kimsenin evinde bulunan bir şey, haram olduğuna dair delil bulununcaya dek mubahtır.

 

Bu hadis, zekat malının azının bile Hz. Nebi'e haram olduğunu gös­termektedir. Bunun çoğu ise öncelikle haram olur.